| O zaman genctik, ufkumuz, lisanimiz, 
                        bilgimiz, kaynagimiz azdi, yeni devire heyecanla bakiyorduk. 
                        Amerikalilarin tanitimi da kusursuzdu, zaten halkla iliskilerde 
                        onlarin ustune yoktu. Esasinda soguk savas butun gucuyle 
                        baslamisti. Yine Amerika'da nukleer bilimin onculeri, 
                        atom bombasinin yaraticilari insanligi ciddi bir sekilde 
                        uyarmisti. Oppenheimer, Hindistan tanrilarindan alinti 
                        yaparak insanligi saracak alev parcasi konusunda uyariyor, 
                        elestirileri yuzunden atom bombasinin babasinin guvenilirlik 
                        lisansi FBI tarafindan kaldiriliyordu. Einstein ise politikacilarin 
                        bu yeni bilim urununu yonlendirmedeki zihinsel yeteneklerini 
                        supheyle karsiliyordu. Bu, elli sene sonra, bugunun Turkiyesi 
                        icin bile cok gecerli bir suphedir. Nukleer silahlanma 
                        ve atomun bariscil kullanimi cok ayri konular olmasina 
                        ragmen onemli gobek bagi vardi, o da plutonyumdu. Askeri 
                        ve sivil reaktorlerde plutonyum uretiliyordu ve urun, 
                        nukleer bomba yapiminda kullaniliyordu. Plutonyum gram 
                        basina dunyanin en zehirli ve tehlikeli maddesiydi. Bence 
                        bu, sivil nukleer santrallar icin talihsizlik olmustur. 
                        Cunku nukleer gucte geri kalmak istemeyen eski demokratik 
                        ulkeler ve onlarin nukleer enerjiyi duzenleyen devlet 
                        organlari, cesitli sekillerde subvansiyon ile destekledikleri 
                        reaktorlerdeki hatalari gozden kacirmislardi. Hatalar 
                        goze iyice batar hale gelip cok ciddi tehlikeye dondugunde 
                        ise is isten gecmis oluyordu.
 Amerika'daki 
                        askeri reaktorlerin hali hic iyi degildi. Ciddi hatalar 
                        Time, Newsweek ve yerel gazetelerde yayimlaniyordu. Atiklar 
                        dogru durust isaretlenmemis, elli sene dayanir denilen 
                        atik tasiyicilar bes sene sonra akinti yapmaya, cevredeki 
                        su, hava ve canlilari tehdit etmeye baslamisti. Hanford 
                        askeri santralinin etrafinda ruzgarla yuvarlanan dikenlerin 
                        hatta kaplumbagalarin asiri derecede radyoaktif madde 
                        ile kirli oldugu yaziliyordu. Amerika'da cok orgutlu olup 
                        demokrasinin en onemli parcasi kabul edilen sivil toplum 
                        cevre orgutleri de bagimsiz olcumlerini yapip bulduklari 
                        sonuclarla yetkilileri sasirtiyorlardi.
 
 Saat 
                        ve kadinlar...
 Esasinda, 
                        cok oncelerden gelen ciddi sorunlar da vardi. Bugun Sikago'nun 
                        en kirli arazisi, etrafi tel orgu ile cevrilmis olup degeri, 
                        merkezi yer olmasina ragmen neredeyse sifirdir. Bunun 
                        nedeni, burada bulunan buyukce bir saat sirketinde gizliydi. 
                        O zamanlar saatlerin, radioaktiv, fosforlu rakamlari agirlikla 
                        kadin isciler tarafindan elle ve ince fircalar ile ekleniyordu. 
                        Bu zavalli kadinlar, ucunu sivri tutmak icin fircayi, 
                        farkinda olmadan dudaklari ile islatiyorlardi. Bircogu 
                        dudak ve dil kanserinden olunce hukumet kapatmak zorunda 
                        kaldi. Alanda dikkatsizce kullanilmis bircok atik bulundu, 
                        temizlenmesi cok pahali, neredeyse imkansizdi.
 Bugunlerde Clinton'in Enerji Bakani, askeri santrallarda 
                        gerekli onlemlerin alinmasinda ve iscilerin uyarilmasinda 
                        devletin yetersiz kaldigini kabul etti ve 'soguk savasi 
                        kazanmis iscilerin!' zararlarinin gerekli sekilde tazmin 
                        edilecegini belirtti. Soguk savasin en sahin ve tutucu 
                        Cumhurbaskani Ronald Reagan'in Maliye Bakani Stockman'in 
                        sozleri ise hic aklimdan cikmaz: ''Soguk savasta nukleer 
                        silahlanma yolunda iflasa giden yarismayi Sovyetler kil 
                        payi ile kazandi...'' O donemde butce aciginin ve issizligin 
                        en yuksek oldugunu hatirlamak gerekir.
 Halkinizin ve cevrenin sagligina onem vermezseniz, iscinizi 
                        tehlikeye atarsaniz nukleer sanayide... Sovyetler'in deneme 
                        yaptigi Kazakistan'dan gelen goruntuleri Ingiliz BBC televizyonu 
                        yayimladi, gelisme anomalisi ile dogan cocuklar ve radyasyonla 
                        ilintili losemi ve benzeri cocuk hastaliklarinin orani 
                        korkunctu. Su anda Rusya Kuzey Filosu nukleer denizaltilari 
                        ve gemilerinin bakim durumlari cok dusuk derecede ve tehlikeli 
                        bir durumdalar. Bazilari da bizim Bogazlar'dan geciyor. 
                        Denizdeki bir kaza, besin zincirinde katmanli birikir 
                        ve binlerce sene sofraniza balik, midye tava, ton konservesi 
                        olarak gelir. Durumu Bati basinina ihbar eden cevreci 
                        A. Nikitin hakkinda Rus mahkemelerinde dava acildi ve 
                        beraatla sonuclandi.
 Bugune 
                        kadar bilinen uc nukleer denizalti kazasi vardir ve yeni 
                        yeni kamuya aciklanmaya baslamistir. Sebebi bugun bile 
                        anlasilmayan nedenlerden, denizaltilar icine dogru patlayarak 
                        (implosion) parcalanmistir. Ikisi Amerikalilara, biri 
                        Sovyetler'e aittir. CIA'nin Sovyet denizaltisindan ozel 
                        gemilerle nukleer baslikli fuzeleri calma plani filmlere 
                        konu olacak kadar heyecan vericidir, ama bu batik denizaltilardan 
                        cikan radyoaktif kirlenme binlerce sene surecektir. Urallar'da 
                        dagin altinda yapilmis, bomba icin plutonyum ureten, ayni 
                        zamanda sehri isitan nukleer santral bugun Amerikan yardimi 
                        ile plutonyumsuz teknolojiye cevrilmeye calisilmaktadir. 
                        Bu cok pahali, cok zor bir islemdir. Korkulan, maas almayan 
                        iscilerle, bilim adamlarinin; Iran, Israil, Irak ve benzerlerinin 
                        icinde oldugu dunyanin acik nukleer pazarina dusmesidir. 
                        Simdiye kadar teorik bir konu olan nukleer terorizm ciddi 
                        bir sorun olmustur. Karlar, kokain ve eroinin cok ustundedir, 
                        pazarda bolgesel derebeyleri vardir. Durum, dusundurucu 
                        ve bir cok hukumeti endiseye sevk edecek seviyededir.
 Nukleer kazalar...
 Yeniden nukleer santrallarin tarihine donelim. 1950'lerde 
                        Baskan Eisenhower, bu enerji kaynaginin cok ucuz ve bol 
                        olacagini bildiriyordu. Hatta elektrik metreleri bile 
                        kullanilmayacakti. Iste bu noktada dananin kuyrugu koptu. 
                        Bugune kadar kamuoyuna aciklanmis on dort buyuk, yuzlerce 
                        de kucuk kaza olmustu. Ilk buyuk kaza 1957'de Ingiltere'de 
                        Windscale plutonyum ureten reaktorde cikmis, hukumet halki 
                        uyarmakta ve yonlerdirmede gecikmisti. Isin ciddiyeti 
                        ortaya cikinca cok buyuk zararlara sebep olmustu. Binlerce 
                        galon sut dokulmus, radyoaktif kirli otlari yiyen hayvanlarin 
                        etleri atilmis, Liverpool ve etrafi ablukaya alinmisti. 
                        Ingiliz hukumetinin arastirmalarina gore 39 kisi kanserden 
                        olmustu. Dunyanin en eski demokrasilerinden olan Ingiltere'de 
                        konunun halktan gizlenmek istenmesi ve antidemokratik 
                        tutumlar, gazeteciler tarafindan agir elestirilmisti. 
                        Hukumet ve nukleer silah iliskisi, reaktorlerin suni olarak, 
                        halk sagligina ragmen korunmak istendigini ortaya cikarmisti.
 Bundan 
                        sonra, Kasli Sovyetler (1957), Idaho Falls (1961), Detroit 
                        Michigan (1966), Lucens Isvicre (1969), Monticello-Minn 
                        (1971), Decatur Ala'da (1975) cesitli kazalar olmustu. 
                        Nukleer enerjiyi destekleyen uzmanlardan Richard Rhodes, 
                        ''Sanayi, dusmanlari degil, dostlari tarafindan vurulmustur'' 
                        demisti. Oregon'daki 1100 megavatlik Trojan, omrunun yarisinda 
                        kapatilarak dogalgaz santralina cevrilmisti. En iyi zamaninda 
                        yuzde 54 verimle calisan reaktor, isletme masraflarinin 
                        astronomik artmasi ve halkin karsi cikmasi ile elestiri 
                        kaynagi olmus, son olarak da buhar jeneratorunun paslanmaz 
                        celik tupleri catlayip radyoaktif su kacagi yapinca cok 
                        pahali tamir gerekmis, bu da omrunun sonu olmustu. Yerine 
                        dogal gazla calisan santral kurulmustur.
 Nukleer sanayiyi sarsan, 1979 Three Mile Island kazasidir. 
                        Ayrintilarina girmeye yerimiz olmadigi icin kisaca animsatalim. 
                        Alet ve insan hatasi yuzunden reaktor gobeginde yerel 
                        erime olmus ve cok pahali olan yedi reaktor derhal kapatilmistir.
 Wall Street ve reaktorler
 Uluslararasi Atom Enerji Ajansi IAEA ve ABD Nuclear Regulatory 
                        Commission, 
                        derhal cok koklu 
                        tedbirlerle tasarim ve isletme ilkelerini degistirmis 
                        ve bircok zorunluluk ilave etmistir. Amac nukleer sanayinin 
                        tamamen yok olmasini engellemektir. Bu kararlar sonucu, 
                        ornegin Shoreham reaktoru 1.5 milyar dolar yerine 5.3 
                        milyar dolara ve on sene gec tamamlanmisti. Long Island 
                        Lighting Co.'yla bir anlasma yapan New York eyaleti anahtar 
                        acma safhasinda reaktoru kapatmisti. Wall Street krize 
                        girmis, nukleer santral hisseleri dusmus ve bir suru elektrik 
                        sirketi devlet subvansiyonu ile kurtarilmisti. Bugun bile 
                        nukleer santrallar Wall Street ve borsanin kabusudur. 
                        Buyuk sermaye sahiplerinin ve sanayicilerin dergisi olan 
                        Forbes, Amerikan nukleer planinin basarisizligini soyle 
                        ifade etmisti:
 ''Amerikan is idaresi tarihinin en buyuk felaketi.''
 Sonuc: 100 milyar dolari askin heba edilmis yatirim, beklenmeyen 
                        yuksek maliyet artislari ve asiri pahali elektrik ve on 
                        seneden fazla devam eden zarar... 1979'dan beri Amerika'da 
                        reaktor yapilmamis, yapilmasi planlanan bir suru reaktor 
                        devre disi birakilmisti. Ayrica yillardan beri cevre etki 
                        incelemesi yapilan, atik depolama nihai yerlerinden biri 
                        olan Yuca Dag'i, arastirmada cikan hatalar yuzunden milyarlarca 
                        dolar sarf ettikten sonra hala kesinlesememistir. Atiklar 
                        etrafi once cama gomulecek, sonra cimento, daha sonra 
                        paslanmaz celikle kaplanip yerin bin metre altinda tuz 
                        madeninde depolanacakti. Ne tehlikesi olacak degil mi, 
                        asiri hassasiyet mi acaba? Kazin ayagi oyle degil iste. 
                        Sorun, nukleer atiklarin bazilarinin yari omru birkac 
                        saniye olmasina ragmen cogunlugu cok uzun seneler surmektedir. 
                        Birkac ornek vereyim. Radyum 226 bin alti yuz yirmi sene, 
                        uranyum 238 ise dort bucuk milyar sene sonra yarisi etkin 
                        radyoaktiviteye dusecektir. Yuca Dag'i, tuz madeninde 
                        jeolojik calismalar sonucu su tabaninin yukselmesiyle 
                        birlikte, diger sorunlar da bulununca askiya alindi. Atiklar 
                        da tehlikeli bir sekilde, gecici olarak santrallarin etrafinda 
                        depolaniyor. En kritik nokta, bu yari omrun bir nesli 
                        degil yuzlerce nesli etkileyecek olmasi.
 Avrupa 'hayir' diyor...
 Nukleer enerjide Avrupa'nin konumu nedir? Cernobil kazasindan 
                        birkac ay sonra, ayni Shoreham gibi Avusturya da ilk ve 
                        tek nukleer santrali Zwetendort'i tamamladi ve acilisa 
                        yakin reaktoru calistirmadan kapadi. Yunanistan ilk nukleer 
                        santral planlarini cope atti, Italya Montalto di Castro, 
                        Isvicre Kaiseraugst reaktorunun calismalarini durdurdu. 
                        Hollanda, o gune kadar yurutulen calismalara son verdi. 
                        Danimarka ve Norvec nukleer enerjiye yatirim yapmama kararini 
                        yinelediler. En bakimli, hic kaza yapmamis, iyi isletilen 
                        nukleer santrallara sahip olan Isvec, yuzde kirk nukleer 
                        enerjiye dayali olmasina ragmen 2010 senesinde nukleer 
                        santrallari kapama kararini bir morotoryumla Avrupa ve 
                        dunyaya bildirdi. Almanya da nukleer santrallarini 2020 
                        yilinda kapatmayi planliyor.
 Avrupa'da 
                        bir tek Fransa, Ameri ka'nin karsisinda nukleer, askeri 
                        ve sivil bir guc olarak kalabilmek ugruna buyuk bir azimle 
                        programina devam ediyor. Devlet tarafindan subvanse edilen 
                        Electricite de France firmasi 37 milyon dolar borclandi.1988'de 
                        Flavanvill'deki reaktor 
                        sogutma 
                        kapasitesini iki defa kaybetti, Nogent-sur-Seine reaktorunde 
                        radyoaktif buhar kacagi bulundu. Bunlarin sonucunda Fransiz 
                        hukumeti bazi reaktorleri erken kapatma karari aldi, yeni 
                        yatirimlarda daha ucuz olan ve suratle insa edilen fosil 
                        yakiti santrallara oncelik taninacagini acikladi.
 Japonya'da, Tokai Mura kazasinin ustunden birkac ay gecmeden, 
                        Ingiltere'de ilk Windscale kazasina cok yakin, BNFL Sellafield'da, 
                        dunyanin ilk 'reprocessing', yani tekrar kazanim yapan 
                        reaktorunde onemli emniyet hatalari bulundu, raporlarda 
                        sahte belgeler ve rezalet bir isletme ortaya cikti. Okyanusa 
                        radyoaktif kacaklarin olmasi buyuk tartisma konusu oldu. 
                        BNFL'nin baskani istifa etti.
 ...Ve Cernobil
 Cernobil'de 
                        ise durum vahim. Kacagi bir hafta sonra halka bildiren 
                        Sovyetler, gelisme cagindaki cocuklarin hayatini kurtaracak, 
                        guatr kanserini onleyecek cok ucuz iyot haplarini bile 
                        halka dagitmadilar. Itfaiye iscilerinin ve teknisyenlerin 
                        kahramanca mucadelesi sonunda tehlikeli maddeler cimento 
                        bir mezarliga gomuldu. Antik mezarlarda kullanilan sarfogagus 
                        altinda aktivite devam ediyor.
 Dunya uzerinde sayisi bir iki olan, NASA tarafindan Mars 
                        icin hazirlanan cok dayanikli robotlar ozel elbiseli uzmanlarla 
                        4 No'lu reaktorun icine birakiliyor. Ozel elbiseli uzmanlar 
                        bile birkac dakikayi asmadan disari cikiyor. Robotlarin 
                        video kameralari da acikca yeryuzunde Dante'nin tarif 
                        ettigi cehennem durumunu gosteriyor. Karanlik koridorlar 
                        icinde magmaya benzeyen pariltiyi en fazla sekiz dakika 
                        gosterdikten sonra parcalanip bozuluyor. Mars'a dayanikli 
                        titanyum robotlarin bu kadar cabuk bozulmasi dusundurucu.
 Cernobil olayinda ilk gunler ruzgar kuzeybatiya dogru 
                        esmis, hassas Isvec kontrol merkezleri durumun farkina 
                        varip dunyaya duyurmustu. Radyasyon Boston'dan bile olculmustu. 
                        Ruzgar guneydoguya dogru esince Turkiye'nin cesitli bolgelerini 
                        etkiledi, ozellikle yagmurla karisip sicak alanlar yaratti. 
                        Karadeniz'de ve daha asagida olan bu alanlari Scrips ve 
                        Woods Hole Osinografi Enstitusu ve diger uluslararasi 
                        kuruluslar bildirmelerine ragmen bizde halktan saklandi.
 Halki korumak, uyarmak ve yonlendirmek yerine bizim bakanlar 
                        findik, cay ve tutun ihrac sirketlerini korumak icin hem 
                        iceride, hem disarida insanlari kandirmaya yeltendiler. 
                        Sirk numaralarina benzeyen televizyon gosterileriyle sozde 
                        radyoaktif olmayan caylar icildi.
 Turkiye'nin kendisine ozel bir sismik yapisi var. Jeolojik 
                        olarak asagidan yukari ve sola dogru kita plakalari, sanki 
                        camurun uzerinde kayan parke taslari gibi. Afrika ve Arap 
                        tektonik plakasi yukaridaki Euro-Asya tektonik tabakasini 
                        devamli itekliyor. Cok kabaca uc buyuk aktif fay hatti 
                        ve yuzlerce kucuk kirik var. Bu durum, maliyeti ve kritik 
                        bolgede tehlikeyi cok arttiriyor. Bugune kadar yapilan 
                        sismik calismalarda cok onemli gelismeler oldu, kabul 
                        edilen degerler cok degisti. Japonya Kobe'de milyarlarca 
                        dolar zarar ve can kaybina sebep olan buyuk deprem en 
                        cok beklenilen bolgede degildi. Amerika'nin Illinois eyaleti 
                        en guvenilir deprem bolgesi kabul edilirken jeologlarin 
                        yaptiklari bir calismada bu eyaletin guneyinde dunyanin 
                        en buyuk depreminin cereyan ettigi ortaya cikti ve yapi 
                        analizleri bu bulguya gore yeniden degerlendirilmeye basladi. 
                        Sikago'da yarim kilometreyi gecen ve icinde bir kasaba 
                        kadar kisi barindiran Sears Tower, eski teorilere gore 
                        yapilmisti.
 Sirada Turkiye var
 Arkeologlarin yeni arastirmalarina gore Turkiye ve Kibris 
                        arasi cok buyuk depremler olmustu. Girit yakininda dunyanin 
                        en buyuk debremlerinden birsi yasanmisti Richter olcegi 
                        11 oraninda sayinin logaritmik oldugunu bilerek kabaca 
                        hesaplarsak bizim Izmit debreminin on bin defa daha kuvvetlisi, 
                        ( Britanica Ansiklopedisi, 1999 Debremler. Bazi medeniyetlerde 
                        ani kesintiler goruluyordu, hatta Yunan adalarinin bazilari 
                        depremle tamamen yok olmustu. Turkiye ve adalar arasinda 
                        buyuk fay hatlari vardir. Bu biriken veriler risk faktorunu 
                        devamli arttiriyor. MTA, Deprem Arastirmalari Enstitusu, 
                        ODTU ve diger universite arastirmalarinda eksiklikler 
                        ve teknik yanlislar var, bunlar eski bilgilere gore soguk 
                        savas doneminde yapilmis calismalar. Konunun uzmanlari 
                        ile yaptigim tartismalardan anladigim suydu: Once yer 
                        secilmis, sonra arastirmasi yapilmisti.
 Gelismekte olan ulkelerde durum daha acikli.
 Dogu Avrupa ulkeleri Cernobil'le ayni yapida olmalarina 
                        ragmen fakirlikten, ekonomilerinin zayifligindan, alternatif 
                        yoklugundan bu reaktorleri kullanmaya devam ediyorlar 
                        Aslinda tam bir Rus ruleti oynaniyor. Filipinler'de reaktor 
                        on sekiz sene devam eden insaattan sonra Arabin cadirina 
                        giren deve gibi, butcenin aslan payini almaya baslayinca 
                        iptal edildi.
 Amerika'da cesitli gezilerimde bir suru nukleer muhendislik 
                        bolumunun kapatilmakta oldugunu gordum. Bazilarinda sadece 
                        lisansustu Pakistanli ve Hindistanli ogrenci kalmisti. 
                        Nukleer santrallari ve programlarini sordum. Bazi santrallarin 
                        cok kirli oldugunu, vidalari sikistirmak icin bile birkac 
                        dakika ara ile cesitli teknisyenlerin iceri girdigini 
                        ogrendim. Bu birkac dakikalik giriste yakalarindaki olcum 
                        aletleri; gunluk, hatta aylik kotalarini doldurdugunu 
                        gosteriyordu. Cevre kirliligi ile isci sagligina gelince, 
                        bircok olayin halktan saklandigini, santrallarin cevresinin 
                        cok kotu durumda oldugunu, iscilerin de iyi para aldiklari 
                        icin bile bile ses cikarmadiklarini, bir yerde vatan gorevi 
                        oldugunu dusunduklerini soylemislerdi. Sonra bazi yayinlar 
                        da bunlari dogruladi. Bunlar size bir seyler hatirlatiyor 
                        mu?
 Turkiye'de son zamanlarda yeni bir ozellik ortaya cikti. 
                        Politikacilarda gorulen durustluk, tutarlilik, bilgi ve 
                        ciddiyet zayifligi bilim adamlarina da sicradi. Ozellikle 
                        bazi nukleer fizikciler, santral yapmaya karsi cikilinca 
                        elinden Incil'i alinmis papaza donuyorlar. Daha ozeli, 
                        oyuncak bir reaktore benzeyen Kucukcekmece'de, bazi bilim 
                        adamlari ciddi bir kaza yapiyorlar. Kaza veya kazacik 
                        tartismalari ile halktan saklanan durum Amerika'da bir 
                        bildiri sunumunda ortaya cikiyor. Konu tekrar bastirilmaya 
                        calisiliyor, hatta 'Nukleer kacagi biz tasfiye ettik' 
                        deniliyor. 
                        Oysa 
                        boyle bir teknoloji yok. Gole ve cevreye yayilmis kacagi 
                        tasfiye etmek imkansiz ve astronomik derecede pahali.
 Acil 
                        planlar
 Nukleer enerjinin kendine has cok onemli bir ozelligi 
                        var. Radyoaktif kirlenme gozle gorulmez, duman gibi kokusu 
                        da yoktur. Hepsinin ayri ozelligi olan degisik isotoplara 
                        gore guclu ve farkli etkileri vardir. Onlem, ancak standartlar 
                        koyan, ciddi ve tarafsiz olcum yapan hukumet ve cevre 
                        organlariyla alinabilir. Tehlikenin durustce kamuoyu ve 
                        basina bildirilmesi, halkin egitilmesi ve gerektiginde 
                        milyonlarca kisiyi bir bolgeden digerine tasiyacak acil 
                        planlarin olmasi gerekir. Bugunku politikaci ve sozde 
                        uzmanlara bakarsaniz bunun mumkun olmadigi gorulur.
 Akkuyu, Turkiye'nin ilk balikcilik kooperatifinin kuruldugu 
                        Tasucu'na cok yakin. Nukleer santrallarin, hicbir kacak 
                        ve kaza olmadan calissalar bile cevreye ciddi zararlari 
                        var. Bu tesisler suratle denizden cok buyuk hacimde sogutma 
                        suyu ceker. Cekilen sular bircok canlinin yasamina son 
                        verdigi gibi, atik sicak su, koy ve denizi etkiler. Gerekli 
                        akinti yoksa, osinografik olcumler dogru degilse, ozel 
                        bir meteorolojik ve degisken akimlarin sonucu koy ve korfez 
                        olebilir. Koylar, acik deniz baliklarinin kaynak olarak 
                        kullandigi uretken yerlerdir. Balikcilar bunu iyi bilir, 
                        dalyanlar genellikle nehir agzina yakin koylara kurulur. 
                        Baliklar, dere ve nehirden gelen organik besinlerden yararlanmak 
                        ve yumurtlamak icin koylari secer, bir koyun olumu cevresinden 
                        cok daha genis alani etkiler. Bir paradoks gibi gozukse 
                        de termal kirlenme sicak denizlerde daha etkindir, bu 
                        denizlerde tur sayisi fazla, fakat hacim azdir. Kirlenmeden 
                        mikroskobik bitkiler ve hayvanlar da etkilenir. Kirlenme 
                        asiri ise, deniz hicbir canliyi barindiramaz.
 Akkuyu'dan sofralara
 Akkuyu'nun ardindaki tepelerde hic kullanilmamis bir potansiyel 
                        daha vardir. Cevredeki Yorukler tarimda pek fazla ilac 
                        kullanmazlar. Bugun Almanya'da tibbi bitkilerden elde 
                        edilen St. Johns Wort'un satisi, pahali ve yan etkileri 
                        cok olan Prozac'i gecmistir. Amerikada 
                        tibbi bitkiler 
                        senede ondort milyar dolarlik bir gelir getirmektedir. 
                        Ilaclarin zararli etkileri halk tarafindan ogrenildikce 
                        ilacsiz organik tarimin urunlerine artan ilgi cok fazladir. 
                        Unutmamali ki bolge, meshur Lokman Hekim'in ilac deposudur.
 Cevrede aricilik da cok gelismis, yurtdisina sebze ve 
                        meyve ihrac eden seralar kurulmustur. Bunlarin milli gelire 
                        katkilari buyuktur, ozellikle cilek nukleer kirlenmeye 
                        cok hassastir. Halikarnas 
                        Balikcisi'na gore bu uretken koylarda yumurtlayan ve gelisen 
                        baliklar cok lezzetlidir. Bir deniz ulkesi olmasina ragmen, 
                        Italya'dan gelen ortasi havuzlu gemiler kral sofralarina 
                        buradan balik gotururlermis. Bugun bile bu kooparativ 
                        Italyaya balik ihrac eder tarih icinde degisen bir sey 
                        yoktur. Tarihini, Iyi korunmus Selcuk Anamur Kalesi ve 
                        Kizkalesini, cennet ve cehennemini arkalardaki ilk takvimin 
                        ve saatin kullanildigi, tapinaklar ve olu sehirleri de 
                        hesaba katarsak, bu bolge, gelecegin turizm, meyve, cicek 
                        ve bitki uretim merkezleri, yani altin yumurtlayacak yerleridir. 
                        Bati'nin cope attigi teknolojiler ile kirletmeyelim.
 Su ana kadar tartistigimiz konularda cok onemli bir ortak 
                        ozellik var. Herhangi bir projede de olsa, her asamada, 
                        ciddi, sorumlu teknik eleman, tecrubeli bilim adami ve 
                        sirketler, bunlari denetleyecek kanunlar, mahkemeler ve 
                        en sonunda uyanik, demokratik dusunceli halk ile onlari 
                        ciddi temsil eden haysiyetli politikacilar, gazeteciler, 
                        sivil toplum orgutleri gerekir. Bu zincirlerden biri curuk 
                        oldugu zaman genellikle sistem coker veya calisiyor gibi 
                        olsa da sonuc cikmaz.
 Kisa 
                        Ozgecmisim: Su 
                        anda ICC International ?in ikinci muduruyum, Otuziki seneden 
                        beri, Enerji Santralleri, Nuklear Santraller, Cevre Saglilgi, 
                        Radyasyon uzerinde calismaktayim. Amerika da Dunyanin 
                        en buyuk nuklear arastirma merkezlerinden biri olan Argonne 
                        National Labarotory de calistim, Sikago TERRA Cevre Dernegi 
                        baskanligini yaptim, University of Chicago, Oklahoma University 
                        de proje arastirmacisi ve profesor olarak calistim, Ingilterede, 
                        BM, WHO ve British Council adina Universtiy of Newcastle 
                        upon Tyne de misafir ogretim uyesi olarak arastirma yaptim. 
                        American Academy of Sciences , Norweigan Royal Acedemy 
                        of Sciences, Thailand Royal Academy of Sciences dan davetli 
                        ogretim gorevlisi olarak burs kazandim. NATO Ileri Arastirmalar 
                        Enstitusunden sekiz sertifika aldim.ODTU Cevre Muhendisligi. 
                        HU Molekuler Biyoloji bolumlerinde asistan ve ogretim 
                        gorevlisi olarakCalistim cesitli labaruatuarlarin kurulmasinda ve projelerde 
                        BM, Uluslararasi Atom Enerji Ajansi,ve diger WHO, UNDP, 
                        UNEP gibi kuruluslari ile calistim. Mersin Dogu Akdeniz 
                        Cevre Platformu baskani olarak halkin cevre sorunlari 
                        uzerinde egitilmesi ve orgutlenmesi ve Mersin Universitesinin 
                        yurt disi projeler gelistirmesinde gonullu olarak calistim. 
                        Universitelerin daha demokratik oldugu zamanda HU ve ODTU 
                        universitelerinin akademik konseylerine secildim, cesitli 
                        bilimsel ve idari komisyonlarinda gorev alarak bilimin 
                        gelistirilmesi, daha demokratik ve halkin sorunlarina 
                        yonelik, universite egitimi icin mucadele verdim.
 TRT Radyosunda Denizler ve Deniz kirlenmesi, VOA da Dunyada 
                        Cevre Kirlenmesi ve Turkiye, TRT2 de Dunyada Nuklear Santraller 
                        ve Turkiye, Mersin Metropol Radyosunda, Kanal 33 TV sinde 
                        Enerji Sorunu ve Cozumler, Nuklear Santraller, Adana TV 
                        sinde Nuklear Enerji ve Turkiye uzerine egitim ve tartisma 
                        programlarinda gorev aldim, Cumhuriyet, Milliyet, ve yerel 
                        gazetelerde yazilarim cikti.
 Turkiyede ilk defa kurulan bilim adamlari sendikasi olan 
                        UNAS ta yonetim kurulu uyesi, cesitli komisyonlarin baskani 
                        olarak gorev aldim,1970 te Gene Sekreteri oldum 
                        bilim 
                        adamlarinin ozluk ve demokratik haklarinin genisletilmesi 
                        icin mucadele verdim.
 |