O zaman genctik, ufkumuz, lisanimiz,
bilgimiz, kaynagimiz azdi, yeni devire heyecanla bakiyorduk.
Amerikalilarin tanitimi da kusursuzdu, zaten halkla iliskilerde
onlarin ustune yoktu. Esasinda soguk savas butun gucuyle
baslamisti. Yine Amerika'da nukleer bilimin onculeri,
atom bombasinin yaraticilari insanligi ciddi bir sekilde
uyarmisti. Oppenheimer, Hindistan tanrilarindan alinti
yaparak insanligi saracak alev parcasi konusunda uyariyor,
elestirileri yuzunden atom bombasinin babasinin guvenilirlik
lisansi FBI tarafindan kaldiriliyordu. Einstein ise politikacilarin
bu yeni bilim urununu yonlendirmedeki zihinsel yeteneklerini
supheyle karsiliyordu. Bu, elli sene sonra, bugunun Turkiyesi
icin bile cok gecerli bir suphedir. Nukleer silahlanma
ve atomun bariscil kullanimi cok ayri konular olmasina
ragmen onemli gobek bagi vardi, o da plutonyumdu. Askeri
ve sivil reaktorlerde plutonyum uretiliyordu ve urun,
nukleer bomba yapiminda kullaniliyordu. Plutonyum gram
basina dunyanin en zehirli ve tehlikeli maddesiydi. Bence
bu, sivil nukleer santrallar icin talihsizlik olmustur.
Cunku nukleer gucte geri kalmak istemeyen eski demokratik
ulkeler ve onlarin nukleer enerjiyi duzenleyen devlet
organlari, cesitli sekillerde subvansiyon ile destekledikleri
reaktorlerdeki hatalari gozden kacirmislardi. Hatalar
goze iyice batar hale gelip cok ciddi tehlikeye dondugunde
ise is isten gecmis oluyordu.
Amerika'daki
askeri reaktorlerin hali hic iyi degildi. Ciddi hatalar
Time, Newsweek ve yerel gazetelerde yayimlaniyordu. Atiklar
dogru durust isaretlenmemis, elli sene dayanir denilen
atik tasiyicilar bes sene sonra akinti yapmaya, cevredeki
su, hava ve canlilari tehdit etmeye baslamisti. Hanford
askeri santralinin etrafinda ruzgarla yuvarlanan dikenlerin
hatta kaplumbagalarin asiri derecede radyoaktif madde
ile kirli oldugu yaziliyordu. Amerika'da cok orgutlu olup
demokrasinin en onemli parcasi kabul edilen sivil toplum
cevre orgutleri de bagimsiz olcumlerini yapip bulduklari
sonuclarla yetkilileri sasirtiyorlardi.
Saat
ve kadinlar...
Esasinda,
cok oncelerden gelen ciddi sorunlar da vardi. Bugun Sikago'nun
en kirli arazisi, etrafi tel orgu ile cevrilmis olup degeri,
merkezi yer olmasina ragmen neredeyse sifirdir. Bunun
nedeni, burada bulunan buyukce bir saat sirketinde gizliydi.
O zamanlar saatlerin, radioaktiv, fosforlu rakamlari agirlikla
kadin isciler tarafindan elle ve ince fircalar ile ekleniyordu.
Bu zavalli kadinlar, ucunu sivri tutmak icin fircayi,
farkinda olmadan dudaklari ile islatiyorlardi. Bircogu
dudak ve dil kanserinden olunce hukumet kapatmak zorunda
kaldi. Alanda dikkatsizce kullanilmis bircok atik bulundu,
temizlenmesi cok pahali, neredeyse imkansizdi.
Bugunlerde Clinton'in Enerji Bakani, askeri santrallarda
gerekli onlemlerin alinmasinda ve iscilerin uyarilmasinda
devletin yetersiz kaldigini kabul etti ve 'soguk savasi
kazanmis iscilerin!' zararlarinin gerekli sekilde tazmin
edilecegini belirtti. Soguk savasin en sahin ve tutucu
Cumhurbaskani Ronald Reagan'in Maliye Bakani Stockman'in
sozleri ise hic aklimdan cikmaz: ''Soguk savasta nukleer
silahlanma yolunda iflasa giden yarismayi Sovyetler kil
payi ile kazandi...'' O donemde butce aciginin ve issizligin
en yuksek oldugunu hatirlamak gerekir.
Halkinizin ve cevrenin sagligina onem vermezseniz, iscinizi
tehlikeye atarsaniz nukleer sanayide... Sovyetler'in deneme
yaptigi Kazakistan'dan gelen goruntuleri Ingiliz BBC televizyonu
yayimladi, gelisme anomalisi ile dogan cocuklar ve radyasyonla
ilintili losemi ve benzeri cocuk hastaliklarinin orani
korkunctu. Su anda Rusya Kuzey Filosu nukleer denizaltilari
ve gemilerinin bakim durumlari cok dusuk derecede ve tehlikeli
bir durumdalar. Bazilari da bizim Bogazlar'dan geciyor.
Denizdeki bir kaza, besin zincirinde katmanli birikir
ve binlerce sene sofraniza balik, midye tava, ton konservesi
olarak gelir. Durumu Bati basinina ihbar eden cevreci
A. Nikitin hakkinda Rus mahkemelerinde dava acildi ve
beraatla sonuclandi.
Bugune
kadar bilinen uc nukleer denizalti kazasi vardir ve yeni
yeni kamuya aciklanmaya baslamistir. Sebebi bugun bile
anlasilmayan nedenlerden, denizaltilar icine dogru patlayarak
(implosion) parcalanmistir. Ikisi Amerikalilara, biri
Sovyetler'e aittir. CIA'nin Sovyet denizaltisindan ozel
gemilerle nukleer baslikli fuzeleri calma plani filmlere
konu olacak kadar heyecan vericidir, ama bu batik denizaltilardan
cikan radyoaktif kirlenme binlerce sene surecektir. Urallar'da
dagin altinda yapilmis, bomba icin plutonyum ureten, ayni
zamanda sehri isitan nukleer santral bugun Amerikan yardimi
ile plutonyumsuz teknolojiye cevrilmeye calisilmaktadir.
Bu cok pahali, cok zor bir islemdir. Korkulan, maas almayan
iscilerle, bilim adamlarinin; Iran, Israil, Irak ve benzerlerinin
icinde oldugu dunyanin acik nukleer pazarina dusmesidir.
Simdiye kadar teorik bir konu olan nukleer terorizm ciddi
bir sorun olmustur. Karlar, kokain ve eroinin cok ustundedir,
pazarda bolgesel derebeyleri vardir. Durum, dusundurucu
ve bir cok hukumeti endiseye sevk edecek seviyededir.
Nukleer kazalar...
Yeniden nukleer santrallarin tarihine donelim. 1950'lerde
Baskan Eisenhower, bu enerji kaynaginin cok ucuz ve bol
olacagini bildiriyordu. Hatta elektrik metreleri bile
kullanilmayacakti. Iste bu noktada dananin kuyrugu koptu.
Bugune kadar kamuoyuna aciklanmis on dort buyuk, yuzlerce
de kucuk kaza olmustu. Ilk buyuk kaza 1957'de Ingiltere'de
Windscale plutonyum ureten reaktorde cikmis, hukumet halki
uyarmakta ve yonlerdirmede gecikmisti. Isin ciddiyeti
ortaya cikinca cok buyuk zararlara sebep olmustu. Binlerce
galon sut dokulmus, radyoaktif kirli otlari yiyen hayvanlarin
etleri atilmis, Liverpool ve etrafi ablukaya alinmisti.
Ingiliz hukumetinin arastirmalarina gore 39 kisi kanserden
olmustu. Dunyanin en eski demokrasilerinden olan Ingiltere'de
konunun halktan gizlenmek istenmesi ve antidemokratik
tutumlar, gazeteciler tarafindan agir elestirilmisti.
Hukumet ve nukleer silah iliskisi, reaktorlerin suni olarak,
halk sagligina ragmen korunmak istendigini ortaya cikarmisti.
Bundan
sonra, Kasli Sovyetler (1957), Idaho Falls (1961), Detroit
Michigan (1966), Lucens Isvicre (1969), Monticello-Minn
(1971), Decatur Ala'da (1975) cesitli kazalar olmustu.
Nukleer enerjiyi destekleyen uzmanlardan Richard Rhodes,
''Sanayi, dusmanlari degil, dostlari tarafindan vurulmustur''
demisti. Oregon'daki 1100 megavatlik Trojan, omrunun yarisinda
kapatilarak dogalgaz santralina cevrilmisti. En iyi zamaninda
yuzde 54 verimle calisan reaktor, isletme masraflarinin
astronomik artmasi ve halkin karsi cikmasi ile elestiri
kaynagi olmus, son olarak da buhar jeneratorunun paslanmaz
celik tupleri catlayip radyoaktif su kacagi yapinca cok
pahali tamir gerekmis, bu da omrunun sonu olmustu. Yerine
dogal gazla calisan santral kurulmustur.
Nukleer sanayiyi sarsan, 1979 Three Mile Island kazasidir.
Ayrintilarina girmeye yerimiz olmadigi icin kisaca animsatalim.
Alet ve insan hatasi yuzunden reaktor gobeginde yerel
erime olmus ve cok pahali olan yedi reaktor derhal kapatilmistir.
Wall Street ve reaktorler
Uluslararasi Atom Enerji Ajansi IAEA ve ABD Nuclear Regulatory
Commission,
derhal cok koklu
tedbirlerle tasarim ve isletme ilkelerini degistirmis
ve bircok zorunluluk ilave etmistir. Amac nukleer sanayinin
tamamen yok olmasini engellemektir. Bu kararlar sonucu,
ornegin Shoreham reaktoru 1.5 milyar dolar yerine 5.3
milyar dolara ve on sene gec tamamlanmisti. Long Island
Lighting Co.'yla bir anlasma yapan New York eyaleti anahtar
acma safhasinda reaktoru kapatmisti. Wall Street krize
girmis, nukleer santral hisseleri dusmus ve bir suru elektrik
sirketi devlet subvansiyonu ile kurtarilmisti. Bugun bile
nukleer santrallar Wall Street ve borsanin kabusudur.
Buyuk sermaye sahiplerinin ve sanayicilerin dergisi olan
Forbes, Amerikan nukleer planinin basarisizligini soyle
ifade etmisti:
''Amerikan is idaresi tarihinin en buyuk felaketi.''
Sonuc: 100 milyar dolari askin heba edilmis yatirim, beklenmeyen
yuksek maliyet artislari ve asiri pahali elektrik ve on
seneden fazla devam eden zarar... 1979'dan beri Amerika'da
reaktor yapilmamis, yapilmasi planlanan bir suru reaktor
devre disi birakilmisti. Ayrica yillardan beri cevre etki
incelemesi yapilan, atik depolama nihai yerlerinden biri
olan Yuca Dag'i, arastirmada cikan hatalar yuzunden milyarlarca
dolar sarf ettikten sonra hala kesinlesememistir. Atiklar
etrafi once cama gomulecek, sonra cimento, daha sonra
paslanmaz celikle kaplanip yerin bin metre altinda tuz
madeninde depolanacakti. Ne tehlikesi olacak degil mi,
asiri hassasiyet mi acaba? Kazin ayagi oyle degil iste.
Sorun, nukleer atiklarin bazilarinin yari omru birkac
saniye olmasina ragmen cogunlugu cok uzun seneler surmektedir.
Birkac ornek vereyim. Radyum 226 bin alti yuz yirmi sene,
uranyum 238 ise dort bucuk milyar sene sonra yarisi etkin
radyoaktiviteye dusecektir. Yuca Dag'i, tuz madeninde
jeolojik calismalar sonucu su tabaninin yukselmesiyle
birlikte, diger sorunlar da bulununca askiya alindi. Atiklar
da tehlikeli bir sekilde, gecici olarak santrallarin etrafinda
depolaniyor. En kritik nokta, bu yari omrun bir nesli
degil yuzlerce nesli etkileyecek olmasi.
Avrupa 'hayir' diyor...
Nukleer enerjide Avrupa'nin konumu nedir? Cernobil kazasindan
birkac ay sonra, ayni Shoreham gibi Avusturya da ilk ve
tek nukleer santrali Zwetendort'i tamamladi ve acilisa
yakin reaktoru calistirmadan kapadi. Yunanistan ilk nukleer
santral planlarini cope atti, Italya Montalto di Castro,
Isvicre Kaiseraugst reaktorunun calismalarini durdurdu.
Hollanda, o gune kadar yurutulen calismalara son verdi.
Danimarka ve Norvec nukleer enerjiye yatirim yapmama kararini
yinelediler. En bakimli, hic kaza yapmamis, iyi isletilen
nukleer santrallara sahip olan Isvec, yuzde kirk nukleer
enerjiye dayali olmasina ragmen 2010 senesinde nukleer
santrallari kapama kararini bir morotoryumla Avrupa ve
dunyaya bildirdi. Almanya da nukleer santrallarini 2020
yilinda kapatmayi planliyor.
Avrupa'da
bir tek Fransa, Ameri ka'nin karsisinda nukleer, askeri
ve sivil bir guc olarak kalabilmek ugruna buyuk bir azimle
programina devam ediyor. Devlet tarafindan subvanse edilen
Electricite de France firmasi 37 milyon dolar borclandi.1988'de
Flavanvill'deki reaktor
sogutma
kapasitesini iki defa kaybetti, Nogent-sur-Seine reaktorunde
radyoaktif buhar kacagi bulundu. Bunlarin sonucunda Fransiz
hukumeti bazi reaktorleri erken kapatma karari aldi, yeni
yatirimlarda daha ucuz olan ve suratle insa edilen fosil
yakiti santrallara oncelik taninacagini acikladi.
Japonya'da, Tokai Mura kazasinin ustunden birkac ay gecmeden,
Ingiltere'de ilk Windscale kazasina cok yakin, BNFL Sellafield'da,
dunyanin ilk 'reprocessing', yani tekrar kazanim yapan
reaktorunde onemli emniyet hatalari bulundu, raporlarda
sahte belgeler ve rezalet bir isletme ortaya cikti. Okyanusa
radyoaktif kacaklarin olmasi buyuk tartisma konusu oldu.
BNFL'nin baskani istifa etti.
...Ve Cernobil
Cernobil'de
ise durum vahim. Kacagi bir hafta sonra halka bildiren
Sovyetler, gelisme cagindaki cocuklarin hayatini kurtaracak,
guatr kanserini onleyecek cok ucuz iyot haplarini bile
halka dagitmadilar. Itfaiye iscilerinin ve teknisyenlerin
kahramanca mucadelesi sonunda tehlikeli maddeler cimento
bir mezarliga gomuldu. Antik mezarlarda kullanilan sarfogagus
altinda aktivite devam ediyor.
Dunya uzerinde sayisi bir iki olan, NASA tarafindan Mars
icin hazirlanan cok dayanikli robotlar ozel elbiseli uzmanlarla
4 No'lu reaktorun icine birakiliyor. Ozel elbiseli uzmanlar
bile birkac dakikayi asmadan disari cikiyor. Robotlarin
video kameralari da acikca yeryuzunde Dante'nin tarif
ettigi cehennem durumunu gosteriyor. Karanlik koridorlar
icinde magmaya benzeyen pariltiyi en fazla sekiz dakika
gosterdikten sonra parcalanip bozuluyor. Mars'a dayanikli
titanyum robotlarin bu kadar cabuk bozulmasi dusundurucu.
Cernobil olayinda ilk gunler ruzgar kuzeybatiya dogru
esmis, hassas Isvec kontrol merkezleri durumun farkina
varip dunyaya duyurmustu. Radyasyon Boston'dan bile olculmustu.
Ruzgar guneydoguya dogru esince Turkiye'nin cesitli bolgelerini
etkiledi, ozellikle yagmurla karisip sicak alanlar yaratti.
Karadeniz'de ve daha asagida olan bu alanlari Scrips ve
Woods Hole Osinografi Enstitusu ve diger uluslararasi
kuruluslar bildirmelerine ragmen bizde halktan saklandi.
Halki korumak, uyarmak ve yonlendirmek yerine bizim bakanlar
findik, cay ve tutun ihrac sirketlerini korumak icin hem
iceride, hem disarida insanlari kandirmaya yeltendiler.
Sirk numaralarina benzeyen televizyon gosterileriyle sozde
radyoaktif olmayan caylar icildi.
Turkiye'nin kendisine ozel bir sismik yapisi var. Jeolojik
olarak asagidan yukari ve sola dogru kita plakalari, sanki
camurun uzerinde kayan parke taslari gibi. Afrika ve Arap
tektonik plakasi yukaridaki Euro-Asya tektonik tabakasini
devamli itekliyor. Cok kabaca uc buyuk aktif fay hatti
ve yuzlerce kucuk kirik var. Bu durum, maliyeti ve kritik
bolgede tehlikeyi cok arttiriyor. Bugune kadar yapilan
sismik calismalarda cok onemli gelismeler oldu, kabul
edilen degerler cok degisti. Japonya Kobe'de milyarlarca
dolar zarar ve can kaybina sebep olan buyuk deprem en
cok beklenilen bolgede degildi. Amerika'nin Illinois eyaleti
en guvenilir deprem bolgesi kabul edilirken jeologlarin
yaptiklari bir calismada bu eyaletin guneyinde dunyanin
en buyuk depreminin cereyan ettigi ortaya cikti ve yapi
analizleri bu bulguya gore yeniden degerlendirilmeye basladi.
Sikago'da yarim kilometreyi gecen ve icinde bir kasaba
kadar kisi barindiran Sears Tower, eski teorilere gore
yapilmisti.
Sirada Turkiye var
Arkeologlarin yeni arastirmalarina gore Turkiye ve Kibris
arasi cok buyuk depremler olmustu. Girit yakininda dunyanin
en buyuk debremlerinden birsi yasanmisti Richter olcegi
11 oraninda sayinin logaritmik oldugunu bilerek kabaca
hesaplarsak bizim Izmit debreminin on bin defa daha kuvvetlisi,
( Britanica Ansiklopedisi, 1999 Debremler. Bazi medeniyetlerde
ani kesintiler goruluyordu, hatta Yunan adalarinin bazilari
depremle tamamen yok olmustu. Turkiye ve adalar arasinda
buyuk fay hatlari vardir. Bu biriken veriler risk faktorunu
devamli arttiriyor. MTA, Deprem Arastirmalari Enstitusu,
ODTU ve diger universite arastirmalarinda eksiklikler
ve teknik yanlislar var, bunlar eski bilgilere gore soguk
savas doneminde yapilmis calismalar. Konunun uzmanlari
ile yaptigim tartismalardan anladigim suydu: Once yer
secilmis, sonra arastirmasi yapilmisti.
Gelismekte olan ulkelerde durum daha acikli.
Dogu Avrupa ulkeleri Cernobil'le ayni yapida olmalarina
ragmen fakirlikten, ekonomilerinin zayifligindan, alternatif
yoklugundan bu reaktorleri kullanmaya devam ediyorlar
Aslinda tam bir Rus ruleti oynaniyor. Filipinler'de reaktor
on sekiz sene devam eden insaattan sonra Arabin cadirina
giren deve gibi, butcenin aslan payini almaya baslayinca
iptal edildi.
Amerika'da cesitli gezilerimde bir suru nukleer muhendislik
bolumunun kapatilmakta oldugunu gordum. Bazilarinda sadece
lisansustu Pakistanli ve Hindistanli ogrenci kalmisti.
Nukleer santrallari ve programlarini sordum. Bazi santrallarin
cok kirli oldugunu, vidalari sikistirmak icin bile birkac
dakika ara ile cesitli teknisyenlerin iceri girdigini
ogrendim. Bu birkac dakikalik giriste yakalarindaki olcum
aletleri; gunluk, hatta aylik kotalarini doldurdugunu
gosteriyordu. Cevre kirliligi ile isci sagligina gelince,
bircok olayin halktan saklandigini, santrallarin cevresinin
cok kotu durumda oldugunu, iscilerin de iyi para aldiklari
icin bile bile ses cikarmadiklarini, bir yerde vatan gorevi
oldugunu dusunduklerini soylemislerdi. Sonra bazi yayinlar
da bunlari dogruladi. Bunlar size bir seyler hatirlatiyor
mu?
Turkiye'de son zamanlarda yeni bir ozellik ortaya cikti.
Politikacilarda gorulen durustluk, tutarlilik, bilgi ve
ciddiyet zayifligi bilim adamlarina da sicradi. Ozellikle
bazi nukleer fizikciler, santral yapmaya karsi cikilinca
elinden Incil'i alinmis papaza donuyorlar. Daha ozeli,
oyuncak bir reaktore benzeyen Kucukcekmece'de, bazi bilim
adamlari ciddi bir kaza yapiyorlar. Kaza veya kazacik
tartismalari ile halktan saklanan durum Amerika'da bir
bildiri sunumunda ortaya cikiyor. Konu tekrar bastirilmaya
calisiliyor, hatta 'Nukleer kacagi biz tasfiye ettik'
deniliyor.
Oysa
boyle bir teknoloji yok. Gole ve cevreye yayilmis kacagi
tasfiye etmek imkansiz ve astronomik derecede pahali.
Acil
planlar
Nukleer enerjinin kendine has cok onemli bir ozelligi
var. Radyoaktif kirlenme gozle gorulmez, duman gibi kokusu
da yoktur. Hepsinin ayri ozelligi olan degisik isotoplara
gore guclu ve farkli etkileri vardir. Onlem, ancak standartlar
koyan, ciddi ve tarafsiz olcum yapan hukumet ve cevre
organlariyla alinabilir. Tehlikenin durustce kamuoyu ve
basina bildirilmesi, halkin egitilmesi ve gerektiginde
milyonlarca kisiyi bir bolgeden digerine tasiyacak acil
planlarin olmasi gerekir. Bugunku politikaci ve sozde
uzmanlara bakarsaniz bunun mumkun olmadigi gorulur.
Akkuyu, Turkiye'nin ilk balikcilik kooperatifinin kuruldugu
Tasucu'na cok yakin. Nukleer santrallarin, hicbir kacak
ve kaza olmadan calissalar bile cevreye ciddi zararlari
var. Bu tesisler suratle denizden cok buyuk hacimde sogutma
suyu ceker. Cekilen sular bircok canlinin yasamina son
verdigi gibi, atik sicak su, koy ve denizi etkiler. Gerekli
akinti yoksa, osinografik olcumler dogru degilse, ozel
bir meteorolojik ve degisken akimlarin sonucu koy ve korfez
olebilir. Koylar, acik deniz baliklarinin kaynak olarak
kullandigi uretken yerlerdir. Balikcilar bunu iyi bilir,
dalyanlar genellikle nehir agzina yakin koylara kurulur.
Baliklar, dere ve nehirden gelen organik besinlerden yararlanmak
ve yumurtlamak icin koylari secer, bir koyun olumu cevresinden
cok daha genis alani etkiler. Bir paradoks gibi gozukse
de termal kirlenme sicak denizlerde daha etkindir, bu
denizlerde tur sayisi fazla, fakat hacim azdir. Kirlenmeden
mikroskobik bitkiler ve hayvanlar da etkilenir. Kirlenme
asiri ise, deniz hicbir canliyi barindiramaz.
Akkuyu'dan sofralara
Akkuyu'nun ardindaki tepelerde hic kullanilmamis bir potansiyel
daha vardir. Cevredeki Yorukler tarimda pek fazla ilac
kullanmazlar. Bugun Almanya'da tibbi bitkilerden elde
edilen St. Johns Wort'un satisi, pahali ve yan etkileri
cok olan Prozac'i gecmistir. Amerikada
tibbi bitkiler
senede ondort milyar dolarlik bir gelir getirmektedir.
Ilaclarin zararli etkileri halk tarafindan ogrenildikce
ilacsiz organik tarimin urunlerine artan ilgi cok fazladir.
Unutmamali ki bolge, meshur Lokman Hekim'in ilac deposudur.
Cevrede aricilik da cok gelismis, yurtdisina sebze ve
meyve ihrac eden seralar kurulmustur. Bunlarin milli gelire
katkilari buyuktur, ozellikle cilek nukleer kirlenmeye
cok hassastir. Halikarnas
Balikcisi'na gore bu uretken koylarda yumurtlayan ve gelisen
baliklar cok lezzetlidir. Bir deniz ulkesi olmasina ragmen,
Italya'dan gelen ortasi havuzlu gemiler kral sofralarina
buradan balik gotururlermis. Bugun bile bu kooparativ
Italyaya balik ihrac eder tarih icinde degisen bir sey
yoktur. Tarihini, Iyi korunmus Selcuk Anamur Kalesi ve
Kizkalesini, cennet ve cehennemini arkalardaki ilk takvimin
ve saatin kullanildigi, tapinaklar ve olu sehirleri de
hesaba katarsak, bu bolge, gelecegin turizm, meyve, cicek
ve bitki uretim merkezleri, yani altin yumurtlayacak yerleridir.
Bati'nin cope attigi teknolojiler ile kirletmeyelim.
Su ana kadar tartistigimiz konularda cok onemli bir ortak
ozellik var. Herhangi bir projede de olsa, her asamada,
ciddi, sorumlu teknik eleman, tecrubeli bilim adami ve
sirketler, bunlari denetleyecek kanunlar, mahkemeler ve
en sonunda uyanik, demokratik dusunceli halk ile onlari
ciddi temsil eden haysiyetli politikacilar, gazeteciler,
sivil toplum orgutleri gerekir. Bu zincirlerden biri curuk
oldugu zaman genellikle sistem coker veya calisiyor gibi
olsa da sonuc cikmaz.
Kisa
Ozgecmisim:
Su
anda ICC International ?in ikinci muduruyum, Otuziki seneden
beri, Enerji Santralleri, Nuklear Santraller, Cevre Saglilgi,
Radyasyon uzerinde calismaktayim. Amerika da Dunyanin
en buyuk nuklear arastirma merkezlerinden biri olan Argonne
National Labarotory de calistim, Sikago TERRA Cevre Dernegi
baskanligini yaptim, University of Chicago, Oklahoma University
de proje arastirmacisi ve profesor olarak calistim, Ingilterede,
BM, WHO ve British Council adina Universtiy of Newcastle
upon Tyne de misafir ogretim uyesi olarak arastirma yaptim.
American Academy of Sciences , Norweigan Royal Acedemy
of Sciences, Thailand Royal Academy of Sciences dan davetli
ogretim gorevlisi olarak burs kazandim. NATO Ileri Arastirmalar
Enstitusunden sekiz sertifika aldim.ODTU Cevre Muhendisligi.
HU Molekuler Biyoloji bolumlerinde asistan ve ogretim
gorevlisi olarak
Calistim cesitli labaruatuarlarin kurulmasinda ve projelerde
BM, Uluslararasi Atom Enerji Ajansi,ve diger WHO, UNDP,
UNEP gibi kuruluslari ile calistim. Mersin Dogu Akdeniz
Cevre Platformu baskani olarak halkin cevre sorunlari
uzerinde egitilmesi ve orgutlenmesi ve Mersin Universitesinin
yurt disi projeler gelistirmesinde gonullu olarak calistim.
Universitelerin daha demokratik oldugu zamanda HU ve ODTU
universitelerinin akademik konseylerine secildim, cesitli
bilimsel ve idari komisyonlarinda gorev alarak bilimin
gelistirilmesi, daha demokratik ve halkin sorunlarina
yonelik, universite egitimi icin mucadele verdim.
TRT Radyosunda Denizler ve Deniz kirlenmesi, VOA da Dunyada
Cevre Kirlenmesi ve Turkiye, TRT2 de Dunyada Nuklear Santraller
ve Turkiye, Mersin Metropol Radyosunda, Kanal 33 TV sinde
Enerji Sorunu ve Cozumler, Nuklear Santraller, Adana TV
sinde Nuklear Enerji ve Turkiye uzerine egitim ve tartisma
programlarinda gorev aldim, Cumhuriyet, Milliyet, ve yerel
gazetelerde yazilarim cikti.
Turkiyede ilk defa kurulan bilim adamlari sendikasi olan
UNAS ta yonetim kurulu uyesi, cesitli komisyonlarin baskani
olarak gorev aldim,1970 te Gene Sekreteri oldum
bilim
adamlarinin ozluk ve demokratik haklarinin genisletilmesi
icin mucadele verdim.
|